19 Eylül 2008 Cuma

Uyandığımda karşımda Derya Baykal vardı


Şu an bile ellerim titriyor sevgili sevgililerim. Bu hayatımda yaşadığım en acı tecrübelerden biriydi. Sanırım ömrüm boyunca bu denli tırsmayacağım. Allah kimseyi böyle bir sınava tabi tutmasın dilerim, karabasan falan çöksün lan, bu olmasın ama. Çene olması. Mına.

Her zamanki gibi internetin başında pısım pısım pısıyordum, boş boş gezinip, rpg oyunlara sarıyordum. Ara sıra bir şeyler yazıp milleti sikliyordum, sonra msne dönüp birkaç boş beleş adamla muhabbet ediyordum. Her gece gibiydi bu da, hiçbir değişiklik yoktu. Oysa ben geceleri rollercoastera binmeyi seven biriyim lan. Ne bileyim yani. Kedim olsun seveyim gibi.

Gece sabaha bırakıyordu emanetini, hava puslu, hava soğuk, hava sigara içmelikti. Oysa ben sigarayı uzun zaman önce bırakmıştım. Ama hava yine de sigara içmelikti. İçsem, kafa yapardı, biliyordum.

Artık lanet olası laptopun başından kalkmalı ve uyumalıydım. Uzun süre hareketsiz kalmaktan her yerim ağrıyordu, boynum özellikle kötüydü. Üstelik dünyayı da kurtaramamıştım. Kaderinizi bir bedenci(!)nin eline bırakmıştım yine.

Gözlerim hafif hafif kapanıyor, kendimi yavaş yavaş kaybediyordum, uykuyla uyanıklık arasındaki o küçük bölmede kendimi bir sağa bir sola savuruyor, bir yandan da gelen gazımı osuruk yoluyla dışarıya çıkartıyordum. Ama yorganı kaldırıp bu iğrenç kokuyu teneffüs etme takatim yoktu, kalsın dedim, sabah şeyederim.

Tam bu sırada gözlerimi açtım, kapımın önünde sanki bir gölge kıpırdanıyordu, "herhalde arabadır"(araba gölgelerinin ev içine vurması olayı) dedim, "boşver". Gözlerimi kapattım. Ancak bu gölge artık beraberinde bir ses de getiriyordu ve bu ses bana doğru yaklaşıyordu. Gözlerimi açtım. İşte burdan sonra, evet burdan sonra benim için geriye dönülemez bir süreç başladı. Sınav başlamıştı. Karşımda bütün heybetiyle bir "Derya Baykal" duruyordu.

Kalbimi dizginleyemiyordum. Ondan bir hareket bekliyor, bu amansız mücadelenin son bulmasını istiyordum. Kısık bir sesle, "Nasıhh? Güzel olmuş mu?" dedi. Ben hala kıpırdayamıyor, olayı anlamlandırmaya çalışıyordum. Aynı soruyu tekrarladı. "Ne" dedim, "Ne güzel olmuş mu?". Burdan sonra çenesini elleriyle kavradı, "Bu çene 4bin ton basıyor evlat, seni istersem yiyebilirim, saçlarımın sarı olduğuna bakma". Evet istese beni 120 parçaya bölebilirdi. Çok korkmuştum. Terliyordum ve bu terler suratımın her yerine eşit olarak dağılıyordu sanki. O anda gözlerimin yandığını hissettim, ter gözüme girmişti. Gözümü açtım ve karşımda dolabım, laptopum, çalışma masam hepsi yerli yerinde duruyordu. İçeriden gelen bir sese dikkat ettim, evet televizyon sesiydi bu, Show tv açıktı ve Derya Baykal'ın programının tekrarı vardı.

Ses şunları diyordu; "Nasıl güzel olmuş mu yemekler Ajdacığım? Yavaş ye de estetikli çenen dağılmasın. Mauhasuh asuhasuha espri yaptım Ajda, amımı yala."

Tanrım, hala etkisindeyim.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

bir solukta okudum, aralarda da güldüm falan, kulağa ilişen sesler rüya furyalarında seni sallandırıyormuş süper evet.