Güncel olaylardan bahsettiler bir süre, delice tükettikleri çay ve sigara eşliğinde. Aslında toplanma amaçları bu değildi, sık aralıklarla birbirlerini görmek için bir araya gelirlerdi. Her buluştuklarında mutlaka dünyada olup bitenlerden, siyasetten dem vururlardı. Serap böyle konular açıldığında hemen Amerika'nın dünya üzerindeki etkisinden ve emellerinden nefretini dile getirir, adeta kin kusardı. Kesinleşmiş bir bilgi olmasa da komunizme kaymış bir duruşu vardı. Zafer ise daha çok bu konulardan uzakta olmayı severdi, zaten bu arkadaş ortamı genel anlamda bu konudan uzaktaydı ama Zafer yine de hiç konuşulmasın istiyordu. Çünkü o da doluydu ve bu ortamın eğlencesini siyaset ve dünya işleri ile bozmak istemiyordu. Zafer'in bu düşüncesinden haberdar olan Serap her seferinde Zafer'in kaş göz hareketleri ile frenleniyordu.
Zafer iki çocuklu bir ailenin büyük oğluydu. 14 yaşında bir kız kardeşi vardı. Pek başarılı bir çocuk sayılmazdı, zira okul hayatında pek çok disiplin cezası almış, dersleri konusunda da babasından çok azar işitmişti. Lise döneminin sonlarına doğru az biraz akıllanması ile üniversiteyi kazanmayı başarmıştı. Zor olmuştu ama olmuştu her nasılsa, bunu ilk öğrendiğindeki mutluluğu hayatında daha önce hiç yaşamadığını anlatırdı hep. Bu köhne zihniyetin dayatmış olduğu saçma bir eğitim sistemiyle büyüyecek olduğunu ifade etse de, o bundan sonra hayatına yön verecek kararlar almak konusunda kendisine söz vermişti. Kendisine faydalı olanı alıp, gereksiz gördükleriyle zaman kaybetmek istemiyordu artık.
Üniversitenin kayıt gününe Zafer babası ile birlikte gitmişti. Çok heyecanlıydı ve eli ayağına dolaşıyordu. Zor geçen bir günün ardından artık bir üniversiteli olmanın mutluluğuyla uyudu o gün. Farklı bir uyku olmadı aslında onun için, yine birbirinden kopuk rüyalar görmüştü. Ancak sık aralıklarla gördüğü o rüyayı o gece de görmüştü, cinsiyetini bile çözemeyecek kadar belirsiz bir silüetin odasının ışıklarını açıp kapadığını gördü. Zafer uyanana kadar sürerdi bu ve kan ter içinde uyanırdı her seferinde. Bunu anlamakta güçlük çekiyordu, bilinçaltındaki hangi unsur böyle bir rüya görmeye itebilirdi ki onu? Çözemiyordu.
Üniversitedeki ilk gününde -okul boyunca her zaman olacağı gibi- Serap yanındaydı. İkisi de aynı okulu kazandıkları için içten içe sevinçlilerdi. Zaten kim olsa bir arkadaşıyla aynı okulu kazanmayı isterdi. Onların da şansı yaver gitmişti ve aynı okulun farklı bölümlerinde kendilerine yer bulmuşlardı.
Serap biraz asabi bir kızdı, birisine kızdığı zaman onu kimse tanıyamazdı. Kendini haklı çıkarmak konusunda doktora sahibiydi adeta. En haksız olduğu konuda bile ilgi çekici argümanlar ortaya koyarak zeytinyağı gibi üste çıkardı. Hayata karşı çok sağlam bir duruşu var gibi görünürdü dışarıdan. Erkek gibi kız denilen tabire uyuyordu. Ancak her insan gibi Serap'ın da bir zayıf noktası vardı. Hem de çok uzun süredir onunla birlikte olan bir zaaftı bu. En ateşli tartışmaların, kavgaların bile yanında sönük kaldığı bir yangındı bu. Çoğu zaman bunu kabullenemiyordu hatta, böyle bir şeyin olabileceğine kendini inandıramıyordu. Ama içindeki sesi de susturamıyordu aynı zamanda, Serap'ın dominant yönü bu yanındaki çocuğa karşı hissettiklerini bastıramıyordu.
Serap uzun süredir hep arkadaşça bir şeyleri paylaştığı, çoğu kez -her ne sebepten olursa olsun- başbaşa kaldığı, içinde bir tek saniyeliğine bile aşkın geçmediği saatlerce süren muhabbetler ettiği, hatta ve hatta aynı yatakta bile yattığı bu çocuğa öylesine bağlıydı ki, onu kaybetmek korkusu içindeki aşkı dışarıya vurmasına engel oluyordu. Bu yüzden de bu içindeki şey öylesine büyümüştü ki artık kendisine fazlasıyla acı vermeye başlamıştı. O'nun kokusunu biliyordu, O'nun ellerine değmişliği vardı, O'nun bakışlarına da yakalanmıştı ama biliyordu bunların hiçbirinin sahibi kendisi değildi. Zafer'in hayatında başka birisi vardı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder