1 Şubat 2009 Pazar

Platoniksel part 3

Serap yapısı itibarıyla yenilgiyi kabul edemeyen bir insandı. Sevdiği adamın karşısında başkasıyla olmasını, öpüşmesini, sarılmasını kabullenemiyordu. Kim olsa kabullenemezdi ama bu durum Serap'ta takıntıya dönüşmeye başlamıştı. Belki hiçbir zaman Zafer ile birlikte olamayacaktı ama yine de Zafer'in kimseyle birlikte olmasını istemiyor, birisine ilgi duyduğunda inanılmaz rahatsız oluyordu.

Evet, Serap geç kalmıştı. Bazen içindeki bu sevgiyi büyümeye başladığı andan itibaren karşısındakine açmasının belki de doğru bir yol olduğunu düşünürdü. Ama artık çok geçti, Zafer'le aralarından su sızmayan iki arkadaş, sırdaş, bir "kız-erkekten" daha çok, abla veya abi kardeş gibiydiler. Aralarındaki ilişkinin bu noktaya gelmesine göz yuman kendisiydi, biliyordu. Ama her sevgisini söylemeye niyetliğinde cesaretinin kırılması, her şeyi göze almışken en ufak bir hareketle bütün planlarının alt üst olması artık içindekileri dışavurmasını imkansızlaştırmıştı. Çaresizdi, hayatı boyunca onun yanında olup mutluluğunu izlemekten korkuyordu.

Ceren, Zafer, Elif ve Serap saatler ilerledikçe daha derin bir sohbete koyuldular. Ceren'in sesi daha çok çıkıyor, adeta Zafer'den güç alarak konuşuyor, her iki lafının arasında Zafer'e dönerek belki bir öpücük, belki de keskin bir bakış fırlatıyordu. O'na ilgi göstermek çok hoşuna gidiyordu. Başını okşamak çok hoşuna giderdi mesela, her anlamda. Bir sevgili gibi değil de, anne gibi yaklaşırdı O'na. Bu da Zafer'in çok hoşuna gider, adeta bir kedi yavrusu gibi kendini sevdirmeye çalışırdı. Ceren'i öpmek çok hoşuna gidiyordu, saatlerce sevişiyorlardı. Hem de hiç sıkılmadan. Bedeninin her noktasına dokunmak istiyordu, O'ndan uzak kaldığında içine sıkıntı doluyordu. Duvarlar üstüne geliyor gibi düşünüyordu.

"Bir şeyi çok isteyip de yapamamak çok acı.." dedi Serap gayriihtiyari. Kimse ne demek istediğini anlamamıştı. Zafer "Nasıl yani? Nerden çıktı şimdi bu?" diye sordu. Serap bir açıklama yapmak zorunda hissetti kendini. Ne diyebilirdi ki? Kısa bir süre düşündü ve "Arkadaşlar bunu söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama, sanırım ben aşık oldum. İnsan böyle duygular yaşadığında paylaşmak istiyor, konuşmak istiyor. Beni bağışlayın." Zafer çok şaşırmıştı, bugüne kadar onun hiç kimseden hoşlandığını falan görmemişti. Asi bir kızdı ve kendini bir erkeğe kaptıramayacak kadar güçlü gözükmüştü gözüne. Şaşkınlığı üzerinde atıp, "Kime?" diye sordu. Diğer kızlar sessizliklerini koruyorlardı. Serap, "Şimdilik bunu sormayın, bu kadarını bile söylediğim için kızgınım kendime" dedi. Zafer'i içten içe bir merak sarmıştı ama fazla üstelemedi. İçinde garip bir üzüntü oluştu. Her ne kadar onu arkadaşı olarak görse de yıllardır beraber olmaları, çok şey paylaşmaları vesilesiyle şimdi onun başka bir erkeğe ilgi duyması Zafer'i tuhaf bir hissiyata itmişti. Anlamlandıramıyordu. Bu bir kıskanma değildi, Serap'ı her zaman arkadaşı olarak görmüştü. Kendisi de çözemiyordu, Serap'ın bir erkekle beraber olması ona saçma geliyordu, O'nu her zaman yanında olacak bir arkadaş olarak düşünmüştü. Başı sıkıştığında yanına gideceği, zaman geçireceği, uzun uzun muhabbetler edebileceği bir arkadaş. Zafer, Serap'ın artık kendisine eskisi kadar zaman harcayamayacağından korkuyor olabilirdi. Halbuki Serap'ın aklındaki kişi Zafer'den başkası değildi. Ve bu Zafer'in aklının ucundan bile geçmiyordu.

Hiç yorum yok: